5 Nisan 2014 Cumartesi

YEREL YÖNETİMLERDE YÖNETİME KATILIM

HAMZA ERKAL’A AİT  “YEREL YÖNETİMLERDE YÖNETİME KATILIM” KONULU YÜKSEK LİSANS TEZİNİN ÖZETİ

HAZIRLAYAN: Nevzat ÖYLEK (Yerel Yönetimler / Yüksek Lisans)


Giriş

            Bu çalışmada Abant izzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Anabilim Dalı yüksek lisans öğrencisi Hamza Erkal’ın “Yerel Yönetimlerde Yönetime Katılım” isimli yüksek lisans tezi incelenecektir.
Tezin giriş bölümünde 20. yüzyılda yönetim biliminde yaşanan dönüşüm ve değişim, bu değişimin örgütsel yapıyı, davranış normları ve karar alma süreçlerini etkilediği ve bireyin daha fazla yönetimin içinde olması gerekliliği ifade edilmiştir.
Yeni kamu yönetimimi (new public mamagement) ya da girişimci (enterpreneurial) yönetim olarak tanımlanan yeni anlayışın kamu yönetimini piyasa benzeri bir yapılanma içine soktuğu ve bunun bir sonucu olarak da yönetim anlayışında vatandaşa yakınlığın artmaya başladığı; bireylerin daha fazla yönetim sürecinin içinde olduğu dile getirilen bu bölümde, merkeziyetçi yönetimin olumsuzlukları olarak artan kırtasiyecilik, yerindelik ilkesinin ihlali, azalan halk katılımı, kaynakların etkin kullanımını sekteye uğratan özellikleri dile getirilmekte ve 1980’li yıllardan itibaren yerel yönetimlerde desantralizasyonun tartışılmaya başlandığı ifade edilmektedir.
Çalışmada “katılım” katılımcı demokrasi”, “hesap verebilirlik”, “açıklık”, “demokratiklik” kavramları ele alınmıştır

Amaç

Çalışmada gün geçtikçe siyasal ve toplumsal değişimden etkilenen siyasal katılım ve vatandaşa tanınan bir hak olarak “yerel yönetimlerde yönetime katılım” incelenmiş, bu amaçla Türkiye’de ve dünyada “halkın katılımı” kavramı etrafında şekillenen tartışmalar özetlenmiştir.

Ulaşılan bulgular

Merkeziyetçi anlayışa ilişkin zayıf yönlerin sıralandığı bu bölümde bu gün yerel yönetimde yönetime katılımın düne göre daha etkili olmasına ilişkin sürece ilişki şu ifadelere yer verilmiştir.
Hizmet üretim sürecine yönetilenlerin de katılımı yerel yönetişim uygulamaları eski, merkezi, kapalı, ve hiyerarşik yönetim kültürü  yerine, çevreyi dikkate alan yönetim kültürünü beraberinde getirmiştir. Bu yeni anlayışın gündeme gelmesinde önemli etkenlerden iri olan küreselleşmenin de tesiriyle daha desantralize, esnek, saydam, etkileşimli, işlevsel, karar alma sürecine katılımcı olmaya yönelik bir değişim gündeme gelmiştir.
Ulusal egemenlik anlayışı değişmiş; küreselleşme yerel yönetimlerin yapısı, işlevi ve statüsünü değiştirmiş; iletişim kolalıkları küreselleşmeyi, küreselleşme de yerelliğin önemini arttırmıştır. Devletler üniter yapılarını muhafaza etmeye çalışmalarına rağmen merkeziyetçi anlayış yerini güçlenen yerel yönetimlere bırakmıştır.
Bu gelişmelerin sonucu olarak 2000’li yıllara doğru sanayi toplumundan bilgi toplumuna ve temsili demokrasiden katılımcı demokrasiye bir yönelim söz konusudur. Vatandaşların sadece önetilen olarak görülmediği bu anlayışta haklarla beraber ödev ve sorumluluklar da yüklenen “aktif vatandaşlık”  kavramı literatüre girmiştir.
21. yüzyılın başında bilişim teknolojilerinin de etkisiyle bireyler yönetsel konular daha fazla bilgiye sahip olmuşlardır. Bu yeni dönemde devletle birey arasında yeni ilişkiler gelişmiş ve sivil toplum önem kazanmıştır.  Modern bilgi ve iletişim teknolojileri farklı guruplara seslerini duyurma imkânı vermekte, hizmetin daha az bir maliyetle ve daha nitelikli verilmesine yönelik şeffaf ve hesap verilebilir kamu hizmeti talebi hızla artmıştır. Bu sebeple vatandaşların talep ve ihtiyaçlarına cevap verme yönünde baskılara maruz kalmaktadır. Bu baskı genellikle yönetim süreci hakkında bilgilendirilme ve karar alma sürecine katılım yönünde olmaktadır. Artık günümüzde yönetim sadece siyasal iktidar veya bürokratlara bırakılacak bir iş olarak görülmemektedir.  Halkın yönetime katılma talebinin iktidarlar tarafından yeterince önemsenmemesi sivil toplum kuruşlarının güçlenmesine neden olmuştur.
21. yüzyılın ayırıcı özelliği, demokrasi ve insan haklarının bütün toplumlarca tartışmasız kabulü ve demokratik kitle örgütlerinin öneminin artması olmuştur.  Yerel yönetimlerin önemi halka daha yakın olmaları, talepler konusunda daha fazla bilgi sahibi olmaları ve daha yönetime doğrudan katılımı sağlama olanağına sahip olmalarından kaynaklanmaktadır.
Demokrasinin üç temel özelliği temsil, katılım ve denetimdir.[1] Demokrasi, halkın temsilcilerini seçebildiği, yönetime aktif olarak katılabildiği, yöneticilerin karar ve eylemlerini denetleyebildiği yönetimdir. O halde demokrasinin işlerliğinden söz edebilmek için halk katılımının arttırılmasının zorunluluğu bulunmaktadır.[2]
Çağdaş demokrasilerde seçimlerde oy kullanmak yaygın bir katılım yöntemi olarak kabul edilmemektedir. Gerçek bir katılımdan söz edebilmek için halkın seçim dışında da sürekli etkileyebileceği yöntemlerin geliştirebilmesi gerekmektedir.
Günümüz modern toplumlarında halkın yönetime ve kararlara doğrudan katılımı mümkün olmadığı için demokrasi kavramı yerini katılımcı ve çoğulcu demokrasiye bırakmıştır.[3]
Aristotales, vatandaşı “etkin vatandaş” ve “edilgen vatandaş” olarak ikiye ayırmaktadır. Etkin vatandaşın günümüz katılımcı demokrasideki karşılığı kendi yaşamını ilgilendiren süreçlere katılımı olarak değerlendirilmelidir.
Katılım, bireylerin kamu politikalarının belirlenmesi, uygulanması ve denetlenmesi sürecinde yer alması olarak tanımlanabilir. Bu katılım ilgi, bilgi isteme, eylem ve ekinlik olarak kendini gösteriri.
Gelişmiş ülkelerde kalkınma, önemli ölçüde halkın yönetime etkin katılımı ve yerel kaynakların harekete geçirilmesi ile gerçekleşir. U ülkelerde yerel yönetimlerin bir çok açıdan merkezi yönetimden üstün olduğu kabul edilir.[4]
Katılım kavramının kamu sektörü ile sınırlı olmadığı bu alanda yapılan araştırmalardan anlaşılmaktadır. 1980 sonrası Japonya’nın rekabet üstünlüğünü araştıran  bilim adamları, takım çalışması ve işgücünün katılımı olduğu sonucuna varmışlardır.[5]
Benze bir şekilde insan unsurunun katılımını sağlayan işçi sendikalarının etkinliği işverene veya işe bağlılığı arttıran önemli etkenlerdendir.[6]
Özel sektördeki bu gelişmelerin kamu sektörüne yansıması olarak da katılımcı demokrasi ve katılım uygulamalarını etkilediği söylenebilir. Günümüzde katılımcı, saydam, demokratik, insan ve hizmet odaklı, yerel yönetim yeni bir yönetim felsefesi olarak niteleyen “yönetişim” yaklaşımı ile ifade edilmektedir.
Demokrasinin yerleşik olduğu toplumlarda, son zamanlarda vatandaş, yurttaş kelimeleri yerine müşteri kelimesi kullanılmaktadır. Bu durum kamu yönetiminin yönetilenleri müşteri olarak görme anlayışından kaynaklanmaktadır.[7]
Katılımcı demokrasi, ortak karar almada vatandaş katılımının imkanını ve sonuçlarını en çoğa çıkarmak için siyasi aktiviteleri oy vermenin ötesine taşıdığından demokrasinin tabandan uygulanması amacını güder.
Katılımcı demokrasi;
a)      Bütün bireylerin kendilerini etkileyen bütün ortak karar alma mekanizmalarına istedikleri kadar katılma imkânına sahip olmalı,
b)      Oy kullanmanın ötesinde katılım aktivitelerini içermeli;
c)      Ortak kararlardaki sorumluluk sadece görevlilerde değil mümkün olduğunca yaygın olmalı;
d)      Ortak kararlar almaya yönelik katılım siyasi kararlarla sınırlı olmamalı, toplumsal hayatın bütün evrelerini kapsamalıdır.
İki yönetime katılım yaklaşımından söz edilebilir:
            Bunlardan birincisi doğrudan demokrasi yöntemiyle bizzat katılacakları toplantılar aracılığıyla yönetsel mevkilerde bulunma anlayışıdır. Diğeri ise, daha sınırlı bir katılım yöntemi olan belli aralıklarla yapılan oy kullanmak suretiyle olur.[8]
            Seçime dayalı temsilin demokrasi için yeterli olmadığı ve siyasi sisteme katılmanın başka yöntemlerle güçlenmesi gerekliliğini dile getiren görüşler bu yöntemleri, “Gönüllü kuruluşlar aracılığıyla”, “siyasi parti aktiviteleriyle”, “Yerel, bölgesel ve ulusal düzeyde devlet fonksiyonlarıyla”  bunun gerçekleşebileceğini ifade etmektedirler.[9]

Sonuç

Yerel demokrasi ile temsili demokrasi arasında denge sağlamayı amaçlayan katılımcı demokrasi anlayışı her iki aşırı yaklaşımın sakıncalarına karşı katılım ile bireylerde demokrasi duygusunu geliştirmektedir.
Bu yolla yurttaşlar seçilmiş ve atanmış kamu görevlilerini daha etkili biçimde denetleyebilmekte, karar ve uygulamaları değerlendirebilmektedirler.[10]
Türkiye’de ise halkın yönetime katılımı birkaç yılda bir tekrarlanan ve birkaç dakika içinde gerçekleşen bir süreç haline gelmiştir. Bu durum, hemşehriler bakımından kendilerini ifade etmek kanallarından yoksun oldukları için yerel demokrasi kalitesinin sorgulanması gereken bir durumdur. Siyasi olmayan kararlara katılım, bireyin siyasi kararlara katılma becerisini geliştirir.
Katılım, hem hemşehriyi hem de yöneticiyi eğiten, aralarında dayanışma ve ortak anlayışın gelişmesini sağlayan bir süreçtir.

Öneriler

Türkiye’de son dönem yapılan hukuki ve kurumsal düzenlemelerin bir çoğunda “Halkın yerel yönetimlere katılımının arttırılması” ilkesi dikkate alınmıştır. Kamu yönetiminin İyileştirilmesi ve Yeniden Yapılandırılması Özel İhtisas Komisyonu Raporunda da yerel yönetimler konusunda halkın yönetsel kararlara katılımı ve mali kaynakların geliştirilmesi önerilmektedir.
Bu düzenlemeler içinde halkın yerel meclis toplantılarına katılıp soru sorabilmesi, eğitim, sağlık, imar, sosyal yardım, bayındırlık ve çevre gibi konularda oluşturulacak zorunlu ihtisas komitelerine katılarak görüş ve isteklerini belirtmeleri, bu komite raporlarının meclislerin bilgisine sunulması, önemli konularda halk oyuna başvurulması, halkın bilgilendirilmesine yönelik halkla ilişkiler birimlerinin oluşturulması ve çeşitli yayın araçlarının kurulması önerilmektedir.








[1] Aytekin Yılmaz, Demokratik Gelişme ve Türkiyede Demokrasi”, Yeni Türkiye Dergisi, Sayı 12, (1997), Ankara s. 519
[2] Yusuf Pustu, yerel Yönetimler ve Demokrasi”  Sayıştay Dergisi, Sayı57, s 126
[3] M.Olsen, Modern Polities, New Jersey:PrenticeHoll Engewond Cliffs, (1991), s.205
[4] H.Ömer KÖSE, “Yerel Yönetim Süreci ve Küresel leşme Sürecindeki Yükselişi” Sayıştay dergisi, Sayı 57, s.75
[5] Ahmet Selamoğlu, Yönetim ve Üretim Anlayışında Değişim Japon Modelinin Artan Etkinliği ve “İnsan Unsuru” s.19 http://ceterisparibus.net/isletme/yonetim.htm 2006
[6] Refik Balay, “Yönetici ve Öğretmenlerde Örgütsel Bağlılık”, Ankara, Nobel Yayın Dağıtım, 2000, s.99
[7] Bilal Eryılmaz, “Yeni  Kamu Yönetimi Anlayışının Yerel Yönetimler Üzerindeki Etkileri”,  Kent Yönetimi, İnsan ve Çevre Sorunları  sempozyumu Kent Yönetimi ve Çevre Politikaları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İSTAÇ Genel Müdürlüğü, İstanbul, Cilt:2, 1999, s.25
[8] İsmail Güneş, “Yerel Yönetimler ve Sivil Toplum Kuruluşları” http://idari.cu.edu.tr/igunes/yerel/sivil1.htm 2006
[9] Ali Şahin, Handan Temizel, Metehan Temizel, “Türkiyede Demokrasiden E-Demokrasiye geçiş süreci ve Karşılaşılan sorunlar” http://iibf.edu.tr/kongre/bildiriler/06-02pdf 2006
[10] Yalçındağ Selçuk, “Belediyelerde Halk Katılımı” Türk İdare dergisi, Sayı 424 (1999), s.4972 AktaranGüneş İsmail, Yerel Yönetimler ve Sivil Toplum Kuruluşları http://idari.cu.edu.tr/igunes/yerel/sivil1.htm 2006

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder