HAMZA ERKAL’A AİT “YEREL
YÖNETİMLERDE YÖNETİME KATILIM” KONULU YÜKSEK LİSANS TEZİNİN ÖZETİ
HAZIRLAYAN: Nevzat ÖYLEK (Yerel
Yönetimler / Yüksek Lisans)
Giriş
Bu
çalışmada Abant izzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu
Yönetimi Anabilim Dalı yüksek lisans öğrencisi Hamza Erkal’ın “Yerel
Yönetimlerde Yönetime Katılım” isimli yüksek lisans tezi incelenecektir.
Tezin giriş bölümünde 20.
yüzyılda yönetim biliminde yaşanan dönüşüm ve değişim, bu değişimin örgütsel
yapıyı, davranış normları ve karar alma süreçlerini etkilediği ve bireyin daha
fazla yönetimin içinde olması gerekliliği ifade edilmiştir.
Yeni kamu yönetimimi (new
public mamagement) ya da girişimci (enterpreneurial) yönetim olarak tanımlanan
yeni anlayışın kamu yönetimini piyasa benzeri bir yapılanma içine soktuğu ve
bunun bir sonucu olarak da yönetim anlayışında vatandaşa yakınlığın artmaya
başladığı; bireylerin daha fazla yönetim sürecinin içinde olduğu dile getirilen
bu bölümde, merkeziyetçi yönetimin olumsuzlukları olarak artan kırtasiyecilik,
yerindelik ilkesinin ihlali, azalan halk katılımı, kaynakların etkin
kullanımını sekteye uğratan özellikleri dile getirilmekte ve 1980’li yıllardan
itibaren yerel yönetimlerde desantralizasyonun tartışılmaya başlandığı ifade
edilmektedir.
Çalışmada “katılım”
katılımcı demokrasi”, “hesap verebilirlik”, “açıklık”, “demokratiklik”
kavramları ele alınmıştır
Amaç
Çalışmada gün geçtikçe siyasal ve toplumsal değişimden
etkilenen siyasal katılım ve vatandaşa tanınan bir hak olarak “yerel
yönetimlerde yönetime katılım” incelenmiş, bu amaçla Türkiye’de ve dünyada
“halkın katılımı” kavramı etrafında şekillenen tartışmalar özetlenmiştir.
Ulaşılan
bulgular
Merkeziyetçi anlayışa
ilişkin zayıf yönlerin sıralandığı bu bölümde bu gün yerel yönetimde yönetime
katılımın düne göre daha etkili olmasına ilişkin sürece ilişki şu ifadelere yer
verilmiştir.
Hizmet üretim sürecine yönetilenlerin
de katılımı yerel yönetişim uygulamaları eski, merkezi, kapalı, ve hiyerarşik
yönetim kültürü yerine, çevreyi dikkate
alan yönetim kültürünü beraberinde getirmiştir. Bu yeni anlayışın gündeme
gelmesinde önemli etkenlerden iri olan küreselleşmenin de tesiriyle daha
desantralize, esnek, saydam, etkileşimli, işlevsel, karar alma sürecine
katılımcı olmaya yönelik bir değişim gündeme gelmiştir.
Ulusal egemenlik anlayışı
değişmiş; küreselleşme yerel yönetimlerin yapısı, işlevi ve statüsünü
değiştirmiş; iletişim kolalıkları küreselleşmeyi, küreselleşme de yerelliğin
önemini arttırmıştır. Devletler üniter yapılarını muhafaza etmeye çalışmalarına
rağmen merkeziyetçi anlayış yerini güçlenen yerel yönetimlere bırakmıştır.
Bu gelişmelerin sonucu
olarak 2000’li yıllara doğru sanayi toplumundan bilgi toplumuna ve temsili
demokrasiden katılımcı demokrasiye bir yönelim söz konusudur. Vatandaşların
sadece önetilen olarak görülmediği bu anlayışta haklarla beraber ödev ve
sorumluluklar da yüklenen “aktif vatandaşlık”
kavramı literatüre girmiştir.
21. yüzyılın başında
bilişim teknolojilerinin de etkisiyle bireyler yönetsel konular daha fazla bilgiye
sahip olmuşlardır. Bu yeni dönemde devletle birey arasında yeni ilişkiler
gelişmiş ve sivil toplum önem kazanmıştır.
Modern bilgi ve iletişim teknolojileri farklı guruplara seslerini
duyurma imkânı vermekte, hizmetin daha az bir maliyetle ve daha nitelikli
verilmesine yönelik şeffaf ve hesap verilebilir kamu hizmeti talebi hızla
artmıştır. Bu sebeple vatandaşların talep ve ihtiyaçlarına cevap verme yönünde
baskılara maruz kalmaktadır. Bu baskı genellikle yönetim süreci hakkında
bilgilendirilme ve karar alma sürecine katılım yönünde olmaktadır. Artık
günümüzde yönetim sadece siyasal iktidar veya bürokratlara bırakılacak bir iş
olarak görülmemektedir. Halkın yönetime
katılma talebinin iktidarlar tarafından yeterince önemsenmemesi sivil toplum
kuruşlarının güçlenmesine neden olmuştur.
21. yüzyılın ayırıcı
özelliği, demokrasi ve insan haklarının bütün toplumlarca tartışmasız kabulü ve
demokratik kitle örgütlerinin öneminin artması olmuştur. Yerel yönetimlerin önemi halka daha yakın
olmaları, talepler konusunda daha fazla bilgi sahibi olmaları ve daha yönetime
doğrudan katılımı sağlama olanağına sahip olmalarından kaynaklanmaktadır.
Demokrasinin üç temel
özelliği temsil, katılım ve denetimdir.[1]
Demokrasi, halkın temsilcilerini seçebildiği, yönetime aktif olarak
katılabildiği, yöneticilerin karar ve eylemlerini denetleyebildiği yönetimdir.
O halde demokrasinin işlerliğinden söz edebilmek için halk katılımının
arttırılmasının zorunluluğu bulunmaktadır.[2]
Çağdaş demokrasilerde
seçimlerde oy kullanmak yaygın bir katılım yöntemi olarak kabul edilmemektedir.
Gerçek bir katılımdan söz edebilmek için halkın seçim dışında da sürekli
etkileyebileceği yöntemlerin geliştirebilmesi gerekmektedir.
Günümüz modern
toplumlarında halkın yönetime ve kararlara doğrudan katılımı mümkün olmadığı
için demokrasi kavramı yerini katılımcı ve çoğulcu demokrasiye bırakmıştır.[3]
Aristotales, vatandaşı
“etkin vatandaş” ve “edilgen vatandaş” olarak ikiye ayırmaktadır. Etkin
vatandaşın günümüz katılımcı demokrasideki karşılığı kendi yaşamını
ilgilendiren süreçlere katılımı olarak değerlendirilmelidir.
Katılım, bireylerin kamu
politikalarının belirlenmesi, uygulanması ve denetlenmesi sürecinde yer alması
olarak tanımlanabilir. Bu katılım ilgi, bilgi isteme, eylem ve ekinlik olarak
kendini gösteriri.
Gelişmiş ülkelerde
kalkınma, önemli ölçüde halkın yönetime etkin katılımı ve yerel kaynakların
harekete geçirilmesi ile gerçekleşir. U ülkelerde yerel yönetimlerin bir çok
açıdan merkezi yönetimden üstün olduğu kabul edilir.[4]
Katılım kavramının kamu
sektörü ile sınırlı olmadığı bu alanda yapılan araştırmalardan anlaşılmaktadır.
1980 sonrası Japonya’nın rekabet üstünlüğünü araştıran bilim adamları, takım çalışması ve işgücünün
katılımı olduğu sonucuna varmışlardır.[5]
Benze bir şekilde insan
unsurunun katılımını sağlayan işçi sendikalarının etkinliği işverene veya işe
bağlılığı arttıran önemli etkenlerdendir.[6]
Özel sektördeki bu
gelişmelerin kamu sektörüne yansıması olarak da katılımcı demokrasi ve katılım
uygulamalarını etkilediği söylenebilir. Günümüzde katılımcı, saydam,
demokratik, insan ve hizmet odaklı, yerel yönetim yeni bir yönetim felsefesi
olarak niteleyen “yönetişim” yaklaşımı ile ifade edilmektedir.
Demokrasinin yerleşik
olduğu toplumlarda, son zamanlarda vatandaş, yurttaş kelimeleri yerine müşteri
kelimesi kullanılmaktadır. Bu durum kamu yönetiminin yönetilenleri müşteri
olarak görme anlayışından kaynaklanmaktadır.[7]
Katılımcı demokrasi,
ortak karar almada vatandaş katılımının imkanını ve sonuçlarını en çoğa
çıkarmak için siyasi aktiviteleri oy vermenin ötesine taşıdığından demokrasinin
tabandan uygulanması amacını güder.
Katılımcı demokrasi;
a) Bütün bireylerin kendilerini
etkileyen bütün ortak karar alma mekanizmalarına istedikleri kadar katılma
imkânına sahip olmalı,
b) Oy kullanmanın ötesinde katılım
aktivitelerini içermeli;
c) Ortak kararlardaki sorumluluk sadece
görevlilerde değil mümkün olduğunca yaygın olmalı;
d) Ortak kararlar almaya yönelik katılım
siyasi kararlarla sınırlı olmamalı, toplumsal hayatın bütün evrelerini
kapsamalıdır.
İki yönetime katılım yaklaşımından
söz edilebilir:
Bunlardan
birincisi doğrudan demokrasi yöntemiyle bizzat katılacakları toplantılar
aracılığıyla yönetsel mevkilerde bulunma anlayışıdır. Diğeri ise, daha sınırlı
bir katılım yöntemi olan belli aralıklarla yapılan oy kullanmak suretiyle olur.[8]
Seçime
dayalı temsilin demokrasi için yeterli olmadığı ve siyasi sisteme katılmanın
başka yöntemlerle güçlenmesi gerekliliğini dile getiren görüşler bu yöntemleri,
“Gönüllü kuruluşlar aracılığıyla”, “siyasi parti aktiviteleriyle”, “Yerel,
bölgesel ve ulusal düzeyde devlet fonksiyonlarıyla” bunun gerçekleşebileceğini ifade
etmektedirler.[9]
Sonuç
Yerel demokrasi
ile temsili demokrasi arasında denge sağlamayı amaçlayan katılımcı demokrasi
anlayışı her iki aşırı yaklaşımın sakıncalarına karşı katılım ile bireylerde demokrasi
duygusunu geliştirmektedir.
Bu yolla
yurttaşlar seçilmiş ve atanmış kamu görevlilerini daha etkili biçimde
denetleyebilmekte, karar ve uygulamaları değerlendirebilmektedirler.[10]
Türkiye’de ise
halkın yönetime katılımı birkaç yılda bir tekrarlanan ve birkaç dakika içinde
gerçekleşen bir süreç haline gelmiştir. Bu durum, hemşehriler bakımından
kendilerini ifade etmek kanallarından yoksun oldukları için yerel demokrasi
kalitesinin sorgulanması gereken bir durumdur. Siyasi olmayan kararlara
katılım, bireyin siyasi kararlara katılma becerisini geliştirir.
Katılım, hem
hemşehriyi hem de yöneticiyi eğiten, aralarında dayanışma ve ortak anlayışın
gelişmesini sağlayan bir süreçtir.
Öneriler
Türkiye’de son dönem
yapılan hukuki ve kurumsal düzenlemelerin bir çoğunda “Halkın yerel yönetimlere
katılımının arttırılması” ilkesi dikkate alınmıştır. Kamu yönetiminin
İyileştirilmesi ve Yeniden Yapılandırılması Özel İhtisas Komisyonu Raporunda da
yerel yönetimler konusunda halkın yönetsel kararlara katılımı ve mali kaynakların
geliştirilmesi önerilmektedir.
Bu düzenlemeler içinde
halkın yerel meclis toplantılarına katılıp soru sorabilmesi, eğitim, sağlık,
imar, sosyal yardım, bayındırlık ve çevre gibi konularda oluşturulacak zorunlu
ihtisas komitelerine katılarak görüş ve isteklerini belirtmeleri, bu komite
raporlarının meclislerin bilgisine sunulması, önemli konularda halk oyuna
başvurulması, halkın bilgilendirilmesine yönelik halkla ilişkiler birimlerinin
oluşturulması ve çeşitli yayın araçlarının kurulması önerilmektedir.
[1] Aytekin Yılmaz, Demokratik
Gelişme ve Türkiyede Demokrasi”, Yeni Türkiye Dergisi, Sayı 12, (1997), Ankara
s. 519
[2] Yusuf Pustu, yerel
Yönetimler ve Demokrasi” Sayıştay
Dergisi, Sayı57, s 126
[3] M.Olsen, Modern Polities,
New Jersey:PrenticeHoll Engewond Cliffs, (1991), s.205
[4] H.Ömer KÖSE, “Yerel
Yönetim Süreci ve Küresel leşme Sürecindeki Yükselişi” Sayıştay dergisi, Sayı
57, s.75
[5] Ahmet Selamoğlu, Yönetim
ve Üretim Anlayışında Değişim Japon Modelinin Artan Etkinliği ve “İnsan Unsuru”
s.19 http://ceterisparibus.net/isletme/yonetim.htm 2006
[6] Refik Balay, “Yönetici ve
Öğretmenlerde Örgütsel Bağlılık”, Ankara, Nobel Yayın Dağıtım, 2000, s.99
[7] Bilal Eryılmaz, “Yeni Kamu Yönetimi Anlayışının Yerel Yönetimler
Üzerindeki Etkileri”, Kent Yönetimi, İnsan
ve Çevre Sorunları sempozyumu Kent
Yönetimi ve Çevre Politikaları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İSTAÇ Genel
Müdürlüğü, İstanbul, Cilt:2, 1999, s.25
[8] İsmail Güneş, “Yerel
Yönetimler ve Sivil Toplum Kuruluşları” http://idari.cu.edu.tr/igunes/yerel/sivil1.htm
2006
[9] Ali Şahin, Handan Temizel,
Metehan Temizel, “Türkiyede Demokrasiden E-Demokrasiye geçiş süreci ve
Karşılaşılan sorunlar” http://iibf.edu.tr/kongre/bildiriler/06-02pdf 2006
[10] Yalçındağ Selçuk,
“Belediyelerde Halk Katılımı” Türk İdare dergisi, Sayı 424 (1999), s.4972
AktaranGüneş İsmail, Yerel Yönetimler ve Sivil Toplum Kuruluşları http://idari.cu.edu.tr/igunes/yerel/sivil1.htm
2006