5 Nisan 2014 Cumartesi

Anayasa Mahkemesine bireysel




ANAYASA VE İDARE HUKUKU DERSİ ÖDEVİ


“Anayasa Mahkemesine verilen bireysel başvuruları karara bağlama görevinin esasları ve bunun yasama, yürütme ve yargı erkleri üzerindeki etkileri”




Nevzat ÖYLEK

Bölümü: Yerel Yönetimler / Yüksek Lisans


Anayasanın 148. maddesinde “Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır. Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz. Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.” ifadelerine yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi'nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’u 3. maddesindeAnayasanın 148 inci maddesi uyarınca yapılan bireysel başvuruları karara bağlamak” mahkemenin görev ve yetkileri arasında sayılmış; aynı kanunun dördüncü bölümünde bireysel başvuru hakkı, bu hakka sahip olanlar, başvuru usulü, başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi, esas hakkındaki inceleme, kararlar ve başvuru hakkının kötüye kullanılmasına ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
“Kanunun 45. maddesinde anayasanın 148. maddesinde zikredilen hususlar tekrar edilerek herkesin, anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabileceği; ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerektiği; yasama işlemleri ile düzenleyici idari işlemler aleyhine doğrudan bireysel başvuru yapılamayacağı, Anayasa Mahkemesi kararları ile Anayasanın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemlerinde bireysel başvurunun konusu olamayacağı ifade edilmiştir.
46. maddede, Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabileceği, Kamu tüzel kişileri bireysel başvuru yapamayacağı, Özel hukuk tüzel kişileri sadece tüzel kişiliğe ait haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabileceği, Yalnızca Türk vatandaşlarına tanınan haklarla ilgili olarak yabancılar bireysel başvuru yapamayacağı hükümlerine yer verilmiştir.
Başvuru usulüne ilişkin 47. maddede ise Bireysel başvuruların, bu Kanunda ve İçtüzükte belirtilen şartlara uygun olarak doğrudan ya da mahkemeler veya yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılabileceği belirtilmiştir.
Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesine ilişkin hususlar kanunun 48. maddesinde sıralanmış; Bireysel başvuru hakkında kabul edilebilirlik kararı verilebilmesi için 45 ila 47 nci maddelerde öngörülen şartların taşınması gerektiği, mahkemenin, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebileceği,, Kabul edilemezlik kararlarının kesin olduğu belirtilmiştir.
Bireysel başvurunun kabul edilebilirliğine karar verilmesi hâlinde, başvurunun bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilir. Adalet Bakanlığı gerekli gördüğü hâllerde görüşünü yazılı olarak Mahkemeye bildirir.
Kanuna göre komisyonlar ve bölümler bireysel başvuruları incelerken bir temel hakkın ihlal edilip edilmediğine yönelik her türlü araştırma ve incelemeyi yapabilir. Başvuruyla ilgili gerekli görülen bilgi, belge ve deliller ilgililerden istenir; mahkeme, incelemesini dosya üzerinden yapmakla birlikte, gerekli görürse duruşma yapılmasına da karar verebilir; bölümler, esas inceleme aşamasında, başvurucunun temel haklarının korunması için zorunlu gördükleri tedbirlere resen veya başvurucunun talebi üzerine karar verebilir. Tedbire karar verilmesi hâlinde, esas hakkındaki kararın en geç altı ay içinde verilmesi gerekir. Aksi takdirde tedbir kararı kendiliğinden kalkar.
Kanunda, Bireysel başvuru hakkına ilişkin Kararın esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiği ya da edilmediği şeklinde verileceği ihlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedileceği ancak yerindelik denetimi yapılamayacağı, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemeyeceği; tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderileceği; yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebileceği veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebileceği; yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar vermesi gerektiği belirtiliyor.
Anayasa Mahkemesine verilen bireysel başvuruları karara bağlama görevinin yasama, yürütme ve yargı erkleri üzerindeki bazı etkilerinin olacağı muhakkaktır. Anayasa değişikliği ve bu değişiklikle verilen hakkın kullanımına ilişkin düzenlemelerle insan hak ve özgürlüklerinin korunmasında hukuk devleti ilkesi yolunda önemli bir adım atılmıştır. Çünkü insan hakkı ihlallerine yönelik uygulamaların temelinde aykırılık ve ihlallere bireysel itirazların yapılabileceği herhangi bir yargı merciinin olmaması yatmaktaydı.
Anayasa Mahkemesine başvuru hakkı, bireyin hak ve özgürlükleri bakımından ek bir güvence sağlayan ve birçok devlet tarafından kabul edilen bir yöntemdir. Yeni bir iç yargı yolunun kurulmasıyla bir taraftan yargının yapısal organizasyonunda bir değişiklik meydana gelmiş ve bu değişiklikle Türkiye’den Avrupa İnsan hakları Mahkemesine yapılan başvuruların sayısında da önemli bir azalma olacağı düşünülmektedir.
Bireysel başvuru hakkının verilmesi vatandaşın Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlükler ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine uygun uygulamalar yapılmasına katkı sunacağı ve ihlalleri azaltacağı düşünülmektedir. Hak ihlaline uğrayan mağdurların temel hak ve özgürlüklerine ilişkin ihlal kararına itiraz ihtimali, itiraz yollarının kolaylığı ile doğru orantılıdır. Vatandaşın kendi ülkesindeki bir mahkemeye başvurarak hak ihlaline ilişkin itiraz ve şikâyetini daha kolay yapacağı düşünüldüğünde ihlallerin gün yüzüne çıkması ve adalete olan güveni artmasına olumlu sosyal bir etkiye de sahip olacağı düşünülmektedir.
Ülkemizde idarenin takdir hakkı, hukuki yorum farkları ve mevzuattan kaynaklanan sorunlar nedeniyle gerek mahkemeler gerekse idareler tarafından birçok insan hakkı ihlali yaşandığı düşünülmektedir. Ancak bu ihlallerin birçoğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşınmamış, bu durum da adalete olan inancı etkilemiş, devlet vatandaş ilişkilerini de zedelemiştir. Yeni düzenleme ile temel hak ve hürriyetlerin kullanımına ilişkin ihlallerin kendi ülkesindeki bir mahkemeye başvurmak suretiyle mağduriyetin giderilmesinin hem hukuki hem de sosyal etki bağlamında pozitif bir gelişme olduğu düşünülmektedir.
Düzenleme ile verilen hakkın kullanımının, Anayasa mahkemesine ekstra bir iş yükü getirmesi de ilk derece mahkemeleri ve yüksek yargı mahkemelerinin uzun yargılama sorununun anayasa mahkemesinde de görülmesi ihtimalini getirmektedir. İtiraz ve şikâyetlerin yoğunluğu bunların karara bağlanma süresini etkileyeceği için bu düzenlemenin yargı yükünü ne derece arttıracağını, hakkın kullanımına ilişkin sürecin başlamasıyla belli olacaktır.
Bireysel başvuru hakkının yargı sistemi üzerindeki etkileri tartışılınca dile getirilen hususlardan bir tanesi de mahkemeler arasındaki uyuşmazlık ve kararda hak ihlalinin giderilme yöntemidir. Anayasa Mahkemesi bir hak ve özgürlüğün ihlaline karar verdiğinde, bu ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için atılacak adımların neler olacağı tartışmasını da beraberinde getirmektedir. Örneğin kanun, bir ihlal durumunda, Anayasa Mahkemesinin tazminata hükmedebileceğini öngörüyor. Oysa tazminat kararı verilmesi durumunda anayasa mahkemesinin görev alanı dışında bazı hukuki çalışmalar yapma zorunluluğu doğmaktadır. Mesela mülkiyet hakkının ihlal edilmesi durumunda, Anayasa Mahkemesinin tazminata karar verebilmesi için birinci derece mahkemesi gibi çalışmasına, bilirkişi atayarak taşınmazın değerini saptamasına, dosyanın ayrıntılarına girmesine ihtiyaç duyulur. Bu durum da Anayasa Mahkemesinin işlevi ve yapısına uygun değildir.
            Yürütme erkinin görevi, yasama organınca yazılmış ve yargı düzenince yorumlanmış yasaları uygulamaktır. Bireysel başvuru hakkına ilişkin anayasal ve yasal düzenlemeler yürütme erki üzerinde de yasaları uygularken yeni durum ve düzenlemelere uygun davranma davranışına iter. Ülkemiz, insan hakkı ihlalleri konusunda temiz bir geçmişe sahip olmamakla beraber bu hak ihlallerinden yargıya taşınan başvuru sayısının aynı oranda olmadığı söylenebilir. İhlaller oranında dava açılmamasının sebebi, kendi iç hukuk sistemimizde, hak ihlallerinin dava edilme olanağının bulunmamasıydı. Anayasa mahkemesine bireysel başvuru hakkının verilmesi ile temel hak ve hürriyetlerin ihlal edilmesine yönelik uygulamalardan yargıya taşınanların sayısında artış olacağı düşünülmektedir. Bu durumun hak ihlaline neden olan idari uygulamalara yansıyacağı da muhakkaktır.
Bireysel başvuru hakkının yürütme erkine direk etkisinin olması beklenmemekte ancak bu hak ihlallerine ilişkin davaların sonuçlanması, yürütmeyi ihlallerle ilgili tedbir almaya, ihlallere neden olan şahıs ve kurumlarla ilgili önlem, uyarı ve yaptırımlar uygulama sorumluluğu yüklemektedir.
Bireysel başvuru hakkından sonra yürütme erkinin merkez ve taşra teşkilatındaki tüm görevliler temel hak ve hürriyetlerine ilişkin konularda daha dikkatli olacak,  mahkeme kararıyla ihlal edildiği belirtilen konularda, hukuka aykırı uygulamalardan kaçınmaları gerekecektir.
Bireysel başvuru hakkı sonrası temel hak ve hürriyetine ilişkin ihlal veya kısıtlamayla karşılaşan vatandaş hak arama yollarının sonuna kadar kullanacak bu durum da doğal bir denetim işlevi görecektir. Hakkı ihlal edilen her vatandaşın bu ihlali yargıya taşıması anayasal güvence altında olan temel hak ve hürriyetlerin en kâmil manada yaşanmasına sağlayacaktır.
Hak ihlalleri, bunlarla ilgili başvurular ve yargılama sonuçlarından yasal düzenleme gerektirmeyen hususlarda idari düzenlemelere gidilmesi de yürütme tarafından yapılması gereken idari bir sorumluluk olarak düşünülmektedir. Yürütme erki ihlal konusuna ilişkin yeni düzenlemeler yapılacak, insan hak ve özgürlükleri konusunda bu düzenlemelerin gereğini yerine getirecektir.
Anayasa mahkemesine bireysel başvuru hakkının doğuracağı sonuçlardan en az etkilenecek olanı Yasama erkidir. Yasama erkinin ancak yasaların uygulanmasından kaynaklanan hak ihlalleri ile temel hak ve özgürlükleri sınırlayan yasal düzenlemeler hususunda yasalar yapmak ve değiştirmek gibi bir sorumluluğu görülmektedir.
Bireysel başvuru hakkının yasama organının görevlerine ilişkin dolaylı bir etkisi de meclisin denetim fonksiyonuna done olabilecek kararlar vermesi, varsa ihlallerle ilgili meclis araştırma ve soruşturmaları ile insan hakkı ihlallerinin tespiti ve asgariye indirilmesini sağlamak olacaktır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder